Prag Gezilecek Yerler



Panaromik Prag Görüntüsü

Prag en basit haliyle,  Küçük Mahalle, Eski Şehir  ve bu iki bölümü birbirine bağlayan Charles Köprüsü ile Yeni Şehir bölgesinden oluşuyor.
Rotaya,   Yahudi Mahallesi ‘ni ve  Küçük Mahalle’nin sırtlarında uzanan Prag Kalesi ile civarını (Hradcany) da ekleyerek, görülmesi gerekenlerin büyük kısmını tamamlamış oluyorsunuz
Bu 3 ana bölge(Eski Şehir- Küçük Mahalle-Yeni Şehir) , kentin tarihi merkezleri .Genel olarak 3-4 günlük seyahat süresince gezilecek, vakit geçirilecek hatta konaklanacak yerler.Ancak merkezin dışında, Prag’lıların yaşadığı daha büyük bir Prag var.Nispeten daha yeni müzeler ve saraylar , yürüyüş rotaları ,bahçeler ve yeni yerleşim yerlerinden oluşan bir Prag daha.
Hatta araç kullanarak, bir zamanlar Atatürk’ün de ziyaret ettiği kaplıcaların olduğu Karlovy Vary’e gidilebilir.
Öncelikle otel seçimi yapmak önemi.Otel seçimi ve Prag Seyahat Rehberi için buraya  tıklayabilirsiniz. Otelinizin konumuna göre seyahat planını yapmak işinizi kolaylaştıracaktır. Örneğin bizim konakladığımız Prag GoldenAgeHotel  'in konumu harikaydı.Mustek'den otele 10 dakikalık yürüyüş ile ulaşmıştık.Eski Şehir bölgesine çok yakın olduğumuzdan her boş zamanımızda Eski Şehir ve civarında dolaşıp tadını çıkarabildik. Vltava Nehri,20 dk yürüme mesafesinde olduğundan, tatlı bir yürüyüş ile Charles Köprüsü'ne ulaşıp ,Küçük Mahalle'yi rahat rahat gezebildik. Prag Kalesi ve Hradcany bölgesi uzak görünse de, gördüklerim karşısında zamanı unuttuğum yerlerden yürüyerek kaleye çıktık.
Yani Prag’ı  hakkını vererek gezmek için iyi bir plan ve zaman gerekiyor.Benim yazdıklarımı takip ederek 3 ya da 4 günlük bir Prag seyahati planlayabilirsiniz.Yazımda Prag'ın kısaca tarihi yanı sıra bölgelerin ve eserlerin  hikayelerine de yer verdim. Prag sokaklarını gezerken, kulaklarınıza fısıldayan hikayeleri hatırlayıp mest olacaksınız.

Ben ise  günün birinde daha fazla Prag görebilme umuduyla yazmaya devam edeceğim...

Yeni Şehir Bölgesi  (Nove Mesto)
Çoğu ziyaretçinin şehirle ilk karşılaşması bu bölgede gerçekleşiyor.Zira burası ana metro duraklarından biri olan Mustek durağının olduğu bölge. Eski Şehir’den göreceli daha genç olan bölge 14.yy. da kurulmuş.Ticaretin döndüğü pazarlar ve dönemin esnafı yerleştirilerek Prag’ın ticari merkezi haline getirilmiş.Bugün hala alışveriş merkezleri ve mağazalara ev sahipliği yapıyor.
Devlet Opera binası,Ulusal Müze (Narodni Museum),Evropa Oteli, Eski Cizvit Okulu,Ulusal Tiyatro ve Yeni Belediye Sarayı gibi önemli yapılar , Yeni Şehir bölgesinde yer alıyor.

Vaclav Meydanı (Wenceslas Square-Vaclavske Namesti)




Vaclav Meydanı geçmişte at pazarı olarak kullanılırmış.1989 yılında,  Kadife Devrimle sonuçlanan öğrenci gösterileri bu meydan da başlamış.Kominizm yıkılırken toplanılan, kutlamalar yapılan meydan yine burasıymış.Meydan deniliyor ama aslında küçükcük bir alan burası.Orta yerinde de  Aziz Vaclav heykeli ile komünizm döneminde öldürülenlere ithafen yapılan anıt bulunuyor.Günümüzde tarihi önemini pekiştirir halde, kapitalizmin tüketim alışkanlıklarına, restoran,klüp ve otellere ev sahipliği yapıyor.


Eski Şehir (Mala Strana)
Bölge, 10. yy.dan 14.yy’a kadar Orta Avrupa’nın en popüler yerleşim yerlerinden biriymiş.Dönemin önemli sanatçılarının bile bu bölgeden ilham aldıkları söyleniyor. Altın yaldızlar, kabartmalar ve heykellerle bezeli  binalar ve hatta süslü püslü demir parmaklıklar , geçmişin anılarını yaşatan değerlere dönüşmüş.

Eski Şehir Meydanı(Staromestke Namesti)


Eski Şehir Meydanı, hep kalabalık...
Prag’ın kalbi aynı zamanda ana meydanı. Bana sorarsanız burası, her ölümlünün göçüp gitmeden önce görmesi gereken yerlerden. Başlangıçta pazar yeriyken zamanla etrafında evler,kiliseler ve bilimum binalar çoğalmış. Hala kullanılan sokaklar ile çevrilerek kocaman bir meydana dönüşmüş.
14.yy.da  Belediye Sarayı 'nın tamamlanması ile çok daha prestijli hale gelmiş.Ünlü astronom Tycho Brahe’nin mezarının içinde olduğu Tyn Kilisesi,Karel Üniversitesi, Kinsky  ve Colorado-Mansfeldsky Sarayları gibi bu meydandaki her binanın başlı başına bir tarihi var. Binalar, kendilerine ithaf edilen “ taştan mücevherler” unvanını sonunda dek hakkediyorlar.
Eski Şehir bölgesinde,  6 adet kilise ve 1  şapel , 2 müze,7 adet anıt ve tarihi yapı,1 tiyatro,3 saray bulunuyor. Meydanı çevreleyen tarihi taş sokaklar bile güzel.

Eski Belediye Sarayı
Prag’daki en çarpıcı binalardan biri.Zaten meydana girer girmez tüm heybeti ile karşınıza çıkıveriyor.Bitişiğindeki kule üzerinde, ünlü Astronomi Saati yer alıyor.Belediye binası, II.Dünya Savaşı sırasında büyük oranda hasar görmüş ve restore edilmiş.Bugün turistik ziyaretlere açık, simgesel bir bir yapı.Binanın içi ve  69 m. yüksekliğindeki kulesi ücret karşılığı gezilebiliyor.

Astronomi Saati

Astronomi Saati

Prag’ın en popüler yapılarından.15. yy.’da Belediye Sarayı’nın saati olarak sipariş üzerine yapılmış.Rivayete göre, belediye yöneticileri saati öyle beğenmişler ki, benzerini başka yerde tekrarlamasın diye  yapan ustayı kör etmişler.O da intikam almak için kollarını saat mekanizmasına sokarak intihar etmiş.Doğruluğundan emin olmasam da , bu hikaye saati daha da ilginç hale getiriyor. Saat sadece zamanı göstermiyor.Aynı zamanda ay ile dünyanın güneş etrafında dönüşlerini ve burçların hareketlerini de gösteriyor.Asıl popüler olma nedeniyse, her saat başı sunduğu gösteri.İlk önce saatin solundaki ölümü simgeleyen iskelet elinde tuttuğu ipi çekiyor,sonra üst kısımda yer alan 2 pencere açılıyor ve 12 havari yavaşça dönmeye başlıyor.Çanlar çalarken, saatin sol tarafındaki Osmanlı figürü,sağ tarafındaki elinde ayna tutan kibir ve açgözlü tefeci figürleri hareket ediyor.Gösteri, 10 dakika kadar sürüyor, her saat başı tekrarlanıyor ama hep çok kalabalık.Saat yüksek bir kule üzerinde olduğundan gösteriyi yakın mesafeden göremiyorsunuz, arkalarda ise video ve selfie çekmeye çalışanlar yüzünden görmek zor.Sabah erken ya da akşam geç saatler gösteriyi izleyebilmek için daha iyi tercih olabilir.Ya da bir sonraki gösteriyi beklerken, meydanı çevreleyen kafelerin birinde keyif yapılabilir.

Tyn Kilisesi'nin meydandan görünüşü ve meşhur kuleleri

Tyn Kilisesi , Prag Kalesindeki  Aziz Vitus Kilisesi ile aynı dönemlerde, 14.yy.'da yapılıyor. Ama halk için yapılan bir kilise olduğundan fazla süslü değil.Önündeki binalar nedeniyle, ikiz kuleleri ve kulelerin külahları dışında pek bir şeyi görünmüyor. Bizim seyahatimiz sırasında tadilattaydı.Kuleleri görmek ile yitindik.Ama Aziz Niklaus Kilisesi’nde prova yapan koroyu izleyecek kadar şanslıydık.

Meydanın orta yerine duran anıt, Ortaçağ bağnazlığına baş kaldıran ve bu nedenle yakılan, ünlü Jan Hus Anıtı.
Jan Hus Anıtı


Jan Hus, Avrupa tarihinde önemli bir adam.Entelektüel ve soylu olmasına rağmen halk ile beraber otoriteye karşı isyan eden bir devrimci. Lakin 1915 yılında yapılan bu anıt pek sevimsiz.

Meydanın arka sokaklarını da  keşfetmeli.Geleneksel Çek yemekleri sunan sokak satıcıları, meşhur tatlısı tredelnik ve sıcak şarap,taze bira alabileceğiniz tezgahlar, hediyelik eşya dükkanları, kafe ve pastaneler, restoran ve pubları ile şehrin bu bölgesi yaşamaya değer.

Yahudi Mahallesi
Şehre Ortaçağ’da gelen Yahudiler her daim ayrımcılığa maruz kalmışlar.Şehir dışında,çevresi duvarlar ile çevrili berbat durumdaki  gettolarda yaşamaya ve kollarına sarı bir şerit takmaya zorlanmışlar. Bu durum 1800’lerin sonuna, kadirşinas hükümdar Joseph II., koşulları iyileştirecek önlemler alana dek devam etmiş.Küçücük bir alanda bir zamanlar 50.000 kişi yaşadığına inanmak zor.Sokaktan sadece geçerek bile bu dar ve rutubetli alanda çok zor koşullarda yaşadıklarını anlıyorsunuz. Asıl ilginç olan ise, Hitler’in Bohemya’yı ele geçirmesinden sonra Yahudi’leri toplama kampına göndermesi ama yaşam alanlarına hiç dokunmamış olması.Bu bölgeyi ve binalarını, yok ettiği insan ırkının, bir zamanlar yaşadığı ilginç yerleşim yerleri olarak anıtlaştırmayı düşündüğü söyleniyor.Yani nesli tükenmiş bir canlı türünün kalıntılarının sergilenmesi gibi düşünün.Neyse ki Hitler amacına ulaşamadı ve bu canavarca planı gerçek olmadı.

Eski Yahudi Mezarlığı

Yahudi Bölgesi’nde bugün geleneksel kıyafetleri ile gezenleri görmek mümkün.Bölgede hala  sessizlik, tedirginlik ve kasvet hakim. Biz , Eski Şehir bölgesinde kaybolmuşken kendimizi bir anda Yahudi Mahallesinde bulduk.Önce dar bir sokak çıktı karşımıza.Birkaç küçük tezgah ve bu tezgahlarda sergilenen geleneksel eşyalar, hediyelikler ve hüzün ... Sokağın sonunda ise mezarlık ve sinagog görünüyorAncak  filmlerde görebileceğiniz  üst üste yığılmış, yosunlu mezar taşlarından oluşan korkutucu bir mezarlık... Ancak detaylı bir gezi yapmak için bilet almak gerekiyor.Bilet fiyatının ise, Prag’daki diğer ören yerlerine girişten daha yüksek olduğunu belirtmeliyim.

Charles Köprüsü ( Karluv Most)


Köprü üzerindeki heykellerden...

Eski Şehri ,  Küçük Mahalle (Mala Strana) bölgesine Karluv Köprüsü bağlıyor.Charles Bridge, Karl Köprüsü gibi isimlerle de anılan köprünün asıl ismi Karluv Most. Vltava Nehri üzerindeki köprü 520 m. uzunluğunda ve 10 m.genişliğinde olup yapımına 14. yy.’da başlanmış.Ne savaşlar, ne yıkımlar, ne kıyımlar görmüş.17.yy.’da üzerine yerleştirilmeye başlanan 30 heykel ile köprü,uluslararası üne kavuşmuş.Ancak heykeller tahrip olmaya başlayınca replikaları ile değiştirilen orginalleri , Lapidarium kaldırılmış.


Köprü girişinden başlayan kalabalık, zaman zaman yürümenize engel oluyor.Heykeller orijinal olmasa da görkemli ve etkileyeci.Çoğu Hristiyan alimleri, aziz ve azizelerini anıtlaştıran heykellere turistlerin ilgisi çok büyük. Bir kısmının altında dua ediliyor, dilek tutuluyor, bol bol fotoğraf çekiliyor, hatta dokunmaktan aşınmış,heykelleri görmek mümkün. Ayrıca hediyelik eşya satıcıları ve sokak müzisyenleri ile köprü epey eğlenceli bir hale gelmiş.Kadife Devrin öncesinde, muhalif öğrencilerin buluşup sohbet ettiği belki de örgütlendikleri köprü, bugün turistik bir ikon.Öylesine  yürüyüp geçemeyeceğiniz, büyüleyici, nefes kesici ...

Charles Köprüsü'nden Küçük Mahalle'ye giriş
Petrin Tepesi
Petrin Tepesine çıkmak için, Küçük Mahalle bölgesinde Ujezd Caddesi istikametinde yürümek gerekiyor.Tepeye çıkmayı sağlayan feniküler, Kinsky Parkı içinde, tabelaları izlemek yeterli. Tepeye doğru yürümek mümkün ancak oldukça dik bir yokuştan yukarı çıkmak gerekiyor.Finiküler için duraktaki makinelerden ister kredi kartı isterseniz nakit olarak kolayca bilet alınabiliyor. 90 dk geçerli biletin ücreti 32 CZK.
Petrin Tepesinde; Gözlem Kulesi, Aynalar Labirenti, Aziz Laurentius Kilisesi,Stefanik Gözlemevi,Açlık Duvarı,Strahov Manastırı ve muhteşem bir parkı var. Bizim ilk durağımız Petrin Kulesi.
Petrin Kulesi
Petrin Kulesi'nden Prag ve Prag Kalesi görünüşü

Eyfel Kulesi örnek olarak yapılmış, 60 m. yüksekliğinde bir gözlem kulesi. Tepenin yüksekliğinin de yaklaşık 300 m. olduğunu düşünürsek, muhteşem Prag manzarası bizi bekliyoruz diyebiliriz. Kuleye çıkış ücreti 150 CZK. Asansör kullanmak isterseniz 60 CZK daha ödemeniz gerekiyor. Bence asansör kullanın, zira kuleyi dışarıdan saran 299 basamağı çıkmak hiç kolay değil. Ama manzara herşeye değer.

Strahov Manastırı  
Meryem Ana Kilisenin Ön Cephesi

Petrin Tepesinden aşağıya doğru,tabelaları izleyerek yürüdüğünüzde Strahov Manastırına ulaşıyorsunuz. Strahov Manastırı, 12.yy’dan kalma, Meryem Ana Kilisesi, Edebiyat Müzesi, Barok Kule, Yemekhane binası, Kütüphane ve bir iç avludan oluşan nispeten küçük bir kompleks.Prag’lılar Mozart’a bayılıyor.Vakti zamanında Mozart’ın çaldığı org da bu manastırda.Kilisenin batı cephesindeki  heykeller kadar, kabartmalar ve hatta renkler bile göz alıcı.Bizim seyahatimiz sırasında Meryem Ana Kilisesi kapalıydı. İçeriye giremesek bile, avluyu geziyor, binanın etrafında dolaşarak , görsel şöleni izliyoruz.

Strahov Kütüphanesi
Strahov Kütüphanesi

Kütüphane girişi, manastırın dışında farklı bir kapıdan. Ama ne kapı! Bu ihtişamlı  ahşap kapıyı el yordamı ile itince karşınıza 80 yaşlarında bir hanım olan  gişe görevlisi çıkıveriyor. Giriş ücreti  120 CZK. Fotoğraf çekebilmek için ayrıca 50 CZK daha ödüyorsunuz, kolunuza sarı bir sticker yapıştırıp rahat rahat fotoğraf çekmenize izin veriyorlar.(Kütüphane pazartesileri kapalı, aman dikkat!!! ) Bakımsız beton merdivenlerden 2 kat çıkıca müze girişine ulaşıyoruz. Burada yine 80’li yaşlarında, şık giyimli çalışanlar karşılıyor ve ziyaret kurallarını anlatıyor, elimize müzenin tarihi ve önemini anlatan bir A4 kağıdı tutuşturuyorlar.

Teoloji Salonu ve Havari Yuhanna
Strahov İncili

























Strahov Kütüphanesi, Felsefe ve Teoloji Salonları ile ana koridorda sergilenen değerli eşyalar ve koleksiyonlardan oluşuyor.Tahmin ettiğimden daha küçük bir alan olsa da burayı gezmek, anlamak ve özümsemek için epey zaman harcamımız gerekti.
  • Salonlardaki ahşap raflar, kitapların dizilişi,
  • Ahşap parkeler ve yan yana dizilmiş sandalyeler,
  • Tavandaki freskler,
  • Teoloji Salonundaki, 17.yy.’dan kalma astronomi küresi ve Havari Yuhanna Heykeli,
  • Koridorda sergilenen,Strahov İncili (aslı 9.yy’dan kalma,sergilenen ise kopyası)
  • Ve diğer çeşitli eserler (el yazması İncil örnekleri, bir mumya ya da orginal mobilyalar vb…) ile deniz seferlerinde el geçirilmiş çeşitli canlılara ait örnekler de görmek mümkün.

Strahov Kütüphanesi, Prag’da muhakkak görülmesi gereken yerler listesinde.Binanın kendisi bir yana, barındırdığı eserlerin şahaneliği ve kalabalık olmaması bence en önemli etken.Bir de çıkışta hemen karşıda yer alan Velka Klasterni'de  soluklanıp, bira ve gulaş ile gastronomi deneyimi yaşayacak olmak çabası.Prag yeme-içme rehberi için burayı tıklayabilirsiniz.

Prag Kalesi



Charles Köprüsünde ilerlerken , karşı tepede gözünüze çarpan devasa kale ve içinde süzülen yeşil kubbeden gözünüzü alamıyorsunuz.Şehre tepeden bakan bu görkemli bina 9. yy.’da kurulan Prag kalesi.Ulaşmak için Charles köprüsünü geçtikten sonra tabelaları izleyerek yürümeniz yeterli.Mükemmel Seyahati Planlamak yazımı okuduysanız, şu aşamaya gelen dek çevrim dışı bir harita yüklemişsinizdir. Prag’da gezilecek yerler merkezi noktalarda ve tabelalar yönlendirse de çevrim dışı bir harita kullanmak güven veriyor.
Eski kale merdivenlerinden  yorula,dinlene çıkıp giriş kapısına ulaşıyoruz. Savaşlara, yıkımlara, yangınlara göğüs geren eski merdivenler, surlar ve kuleler, tarihine sahip çıkan Çek Cumhuriyet’inin iftihar kaynağı olmalı. Girişte resmi üniformaları polisler tarafından arama yapılıyor.Kalenin birkaç girişi var giriş-çıkış kapıları farklı. Polis kontrolünün bir nedeni de , başbakanlık ofisinin  burada olması.

Başbakanlık Ofisi,Heykelli Kapısı ve Nöbetçiler

İçinde Lobkowicz Sarayı,Aziz  Vitus Katedrali, Aziz Geroge Bazilikası,Resim Galerisi , Kraliyet Bahçeleri, ve bir kısmı Başbakanlık ofisi olarak kullanılan Kraliyet Sarayı devasa avluyu çevreliyor.Tüm haşmeti ile, semaya dek uzanan Aziz Vitus Katedrali buraların yıldızı olmalı.

Aziz Vitus Katedrali
Kadrajlara sığmayan Aziz Vitus Katedrali'



Gördüğüm en görkemli katedral olmasa da bu civarın en etkileyici yapısı.İnşasına 14.yy.da başlanıp, 19.yy.a dek ekleme ve restorasyonlarla bu güne dek gelmiş.İlk göze çarpan:
Altın Taç Kapı:


























19.yy.a dek kilisenin ana giriş kapısı olarak kullanılıyormuş.Bugün sadece özel günlerde açıldığı söyleniyor . Kapı başlı başına “sanat eseri”. Ama kapının üst kısmındaki mozaik (Son Yargı ) de görülmeye değer.Kapının 3 adet gotik  kemeri bulunuyor. Kemerleri destekleyen tonozlar ise 14.yy.da yaşamış, dönemin çok ünlü mimarı “Peter Parler “ tarafından yapılmış. "Kapısı böyle ise kendisi nasıldır acaba? “ diye düşündüğünüzden eminim.Biz de aynı düşüncelerle giriyoruz kiliseye.Giriş ücretli değil, ancak sadece konuklara ayrılan belirli kesimleri görebiliyorsunuz.Kilisenin tamamını gezmek için bilet almak gerekiyor.

Aziz Vitus Katedrali’ni Gezmek


Gülpencere, Çek Vitray Sanatı

İlk göze çarpan, “Gülpencere” ismindeki daire şeklindeki vitray oluyor.Katedralin tamamını çevreleyen vitraylar, Çek Vitray sanatının en önemli eserleriymiş. İç mekana sağladıkları ışık ve üzerindeki anlatımlarla, vitrayları izlemek ruhani bir huzur veriyor.
Kilisenin iç kısmını kapsayan Gotik tonozlar hemen dikkatinizi çekecektir.Bu katedralde yapılan taç giyme törenlerinin anısına M  Aziz Vitus Katedrali ‘nde, tek anlam veremediğim elektronik mumlar oluyor. Ödeyeceğiniz para karşılığında 10- ile 20 dk arası yanan, elektronik mumların, evrensel bir gelenek haline gelen ve aslında derin anlamları olan “mum yakma” törenine saygısızlık olduğunu düşünüyorum.Mozart’ın bir opera bestelediği söyleniyor. Freskleri, vitrayları, heykelleri ve kabartmaları ile tarihi bir film sahnesini andıran

























Katedralin kendi kadar ünlü”Çan Kulesi”nden sesler yükselirken kaleden ayrılıyoruz.
Başbakanlık ofisinin de  burada olduğunu söylemiştim.Haliyle giriş kapısında nöbet tutan üniformalı askerler var.Saat başı, resmi tören ile askerler nöbet değişimi yapıyor.Şanlıyız, biri kadın olan 4 askerin çalan marşlar ve çan sesleri eşliğinde tamamladıkları törenin şahidi oluyoruz.

Kaleye giriş ücretli değil. Ancak kilise ve sarayları gezmek için bilet almak gerekiyor.Birkaç çeşit bilet satıyorlar. Altın Yol (Golden Lane) gezisini de içeren en kapsamlı bilet 350 CZK. Fotoğraf çekmek için 50 CZK daha ödemek gerekiyor.

John Lennon Duvarı

Parke taşlı, ağaçlıklı  sokakta bir zamanlar Malta Şövalyeleri’ne ait bir manastır varmış.Tam karşısında Fransa Büyükelçiliği olan manastırın duvarı, 1948’de koministlerin tutuklanmasını protesto edenler tarafından kullanılmış.Kullanılmış derken şiir , şarkı sözü ya da çeşitli metinler yazılıyormuş. Duvarın, Fransız Büyükelçiliği’ne yakın olduğu için seçildiği söyleniyor. Polis ile çatışma olursa büyükelçilik tarafından müdahele edileceği düşünülüyor.Duvar, zaman içinde  çeşitli protestolara eşlik ediyor.John Lennon’un  öldürülmesi ile, duvara devasa bir Lennon resmi çiziliyor ve her türlü şiddet,n, cinayetin protesto sembolü haline geliyor. Bu geçmişi bilmeden John Lennon duvarını ziyaret ederseniz, anlamsız, grafitti karmaşasıyla dolu, önünde fotoğraf çekmek için sıra bekleyen onlarca turistin beklediği, sıradan bir duvar görürsünüz.Oysa bu duvar, bu sokak, bu kocaman ağaçlar, yıllardır sadece barış ve özgürlük için mücadele edenlerin anısını yaşatıyor.Günümüzde, efsanevi Lennon resmi,  onlarca renkli graffiti ve şiirlere kapanmış, artık görünmüyor bile.Ama Lennon, misyonunu layıki ile yerine getirmiş. 

Imagine there’s no countries,
It isn’t hard to do.
Nothing to kill or die for,
And no religion too,
Imagine all the people ,
Living on the peace…

Şehrin bu bölgesi huzur dolu.John Lennon Duvarına doğru yürürken geçtiğimiz Malta Meydanı ve civarı  bir zamanlar en varlıklı kesimin oturduğu mahallelermiş.Meydanı süsleyen Vaftizci Yahya Heykeli’inden , Barok Saraylara,müzelere, taş  sokaklara, çiçek açmış ağaçlara dek zengin geçmişini hala koruduğunu söyleyebilirim.
Az ileriden gelen klasik müzik sesini takip ederek, Şeytan Deresi kıyısında ulaşıyoruz. Vltava ‘nın bir kolu olan derenin üzerinde bir zamanlar faaliyette olan değirmenleri görüyoruz.Bu bölgeye “Prag’ın Venedik’i “ deniyormuş.Ne çok Venedik varmış diye düşünüyorum, Colmar’da, Bologna’da, Bruges’de hatta Bakü’de...
Üzerindeki küçük köprülerden, dere kenarında sağlı sollu uzanan evleri izliyoruz. Çevremizde köprü parmaklıklarına takılan kilitlerle dilek dileyen çiftler ve onları fotoğraflayan meraklı turistler dolaşıyor.Grafittiler, Lennon Duvarından taşmış, kaldırımları süsleyen minik bir kedi, asi bir çiçek figürü dikkat çekiyor.

Şeytan Deresi ve Tarihi Değirmenler


Anlattığım bu bölge, Kampa Adası.
Şehre veda etmek için tercih edilecek en güzel yer.Kampa’nın büyüleyici atmosferi sayesinde ne turist kalabalığını, ne turisti kazıklamaya çalışan esnafı, ne Prag’lıların literatüre girecek kadar kaba saba hallerini ne de durmadan yağan yağmuru ve soğuk havayı düşünmüyorsunuz.

Prag’dan sadece huzur ile ayrılıyorum.
Ve O’nu yeniden görülmesi gereken şehirler listeme ekliyorum.

Prag Seyahat Rehberi için burayı tıklamayı unutmayın.

Yorumlar

Yorum Gönder