Panaromik Prag Görüntüsü |
Prag en basit haliyle, Küçük Mahalle, Eski Şehir ve bu iki bölümü birbirine bağlayan Charles Köprüsü ile Yeni Şehir bölgesinden oluşuyor.
Rotaya, Yahudi Mahallesi ‘ni ve Küçük Mahalle’nin sırtlarında uzanan Prag Kalesi ile civarını (Hradcany) da ekleyerek, görülmesi gerekenlerin büyük kısmını tamamlamış oluyorsunuz.
Bu 3 ana bölge(Eski Şehir- Küçük Mahalle-Yeni Şehir) , kentin tarihi merkezleri .Genel olarak 3-4 günlük
seyahat süresince gezilecek, vakit geçirilecek hatta konaklanacak yerler.Ancak
merkezin dışında, Prag’lıların yaşadığı daha büyük bir Prag var.Nispeten daha yeni müzeler ve
saraylar , yürüyüş rotaları ,bahçeler ve yeni yerleşim yerlerinden oluşan bir
Prag daha.
Hatta araç kullanarak, bir zamanlar Atatürk’ün de ziyaret ettiği kaplıcaların olduğu Karlovy Vary’e gidilebilir.
Öncelikle otel seçimi yapmak önemi.Otel seçimi ve Prag Seyahat Rehberi için buraya tıklayabilirsiniz. Otelinizin konumuna göre seyahat planını yapmak işinizi kolaylaştıracaktır. Örneğin bizim konakladığımız Prag GoldenAgeHotel 'in konumu harikaydı.Mustek'den otele 10 dakikalık yürüyüş ile ulaşmıştık.Eski Şehir bölgesine çok yakın olduğumuzdan her boş zamanımızda Eski Şehir ve civarında dolaşıp tadını çıkarabildik. Vltava Nehri,20 dk yürüme mesafesinde olduğundan, tatlı bir yürüyüş ile Charles Köprüsü'ne ulaşıp ,Küçük Mahalle'yi rahat rahat gezebildik. Prag Kalesi ve Hradcany bölgesi uzak görünse de, gördüklerim karşısında zamanı unuttuğum yerlerden yürüyerek kaleye çıktık.
Yani Prag’ı hakkını vererek gezmek için iyi bir plan ve zaman gerekiyor.Benim yazdıklarımı takip ederek 3 ya da 4 günlük bir Prag seyahati planlayabilirsiniz.Yazımda Prag'ın kısaca tarihi yanı sıra bölgelerin ve eserlerin hikayelerine de yer verdim. Prag sokaklarını gezerken, kulaklarınıza fısıldayan hikayeleri hatırlayıp mest olacaksınız.
Ben ise günün birinde daha fazla Prag görebilme umuduyla yazmaya devam edeceğim...
Hatta araç kullanarak, bir zamanlar Atatürk’ün de ziyaret ettiği kaplıcaların olduğu Karlovy Vary’e gidilebilir.
Öncelikle otel seçimi yapmak önemi.Otel seçimi ve Prag Seyahat Rehberi için buraya tıklayabilirsiniz. Otelinizin konumuna göre seyahat planını yapmak işinizi kolaylaştıracaktır. Örneğin bizim konakladığımız Prag GoldenAgeHotel 'in konumu harikaydı.Mustek'den otele 10 dakikalık yürüyüş ile ulaşmıştık.Eski Şehir bölgesine çok yakın olduğumuzdan her boş zamanımızda Eski Şehir ve civarında dolaşıp tadını çıkarabildik. Vltava Nehri,20 dk yürüme mesafesinde olduğundan, tatlı bir yürüyüş ile Charles Köprüsü'ne ulaşıp ,Küçük Mahalle'yi rahat rahat gezebildik. Prag Kalesi ve Hradcany bölgesi uzak görünse de, gördüklerim karşısında zamanı unuttuğum yerlerden yürüyerek kaleye çıktık.
Yani Prag’ı hakkını vererek gezmek için iyi bir plan ve zaman gerekiyor.Benim yazdıklarımı takip ederek 3 ya da 4 günlük bir Prag seyahati planlayabilirsiniz.Yazımda Prag'ın kısaca tarihi yanı sıra bölgelerin ve eserlerin hikayelerine de yer verdim. Prag sokaklarını gezerken, kulaklarınıza fısıldayan hikayeleri hatırlayıp mest olacaksınız.
Ben ise günün birinde daha fazla Prag görebilme umuduyla yazmaya devam edeceğim...
Yeni Şehir Bölgesi (Nove
Mesto)
Çoğu ziyaretçinin şehirle ilk karşılaşması bu bölgede
gerçekleşiyor.Zira burası ana metro duraklarından biri olan Mustek durağının
olduğu bölge. Eski Şehir’den göreceli daha genç olan bölge 14.yy. da
kurulmuş.Ticaretin döndüğü pazarlar ve dönemin esnafı yerleştirilerek Prag’ın
ticari merkezi haline getirilmiş.Bugün hala alışveriş merkezleri ve mağazalara
ev sahipliği yapıyor.
Devlet Opera binası,Ulusal Müze (Narodni Museum),Evropa Oteli, Eski Cizvit Okulu,Ulusal Tiyatro ve Yeni Belediye Sarayı gibi önemli yapılar , Yeni Şehir bölgesinde yer alıyor.
Devlet Opera binası,Ulusal Müze (Narodni Museum),Evropa Oteli, Eski Cizvit Okulu,Ulusal Tiyatro ve Yeni Belediye Sarayı gibi önemli yapılar , Yeni Şehir bölgesinde yer alıyor.
Vaclav Meydanı (Wenceslas Square-Vaclavske Namesti)
Vaclav Meydanı geçmişte at pazarı olarak kullanılırmış.1989 yılında, Kadife Devrimle sonuçlanan öğrenci gösterileri bu meydan da başlamış.Kominizm yıkılırken toplanılan, kutlamalar yapılan meydan yine burasıymış.Meydan deniliyor ama aslında küçükcük bir alan burası.Orta yerinde de Aziz Vaclav heykeli ile komünizm döneminde öldürülenlere ithafen yapılan anıt bulunuyor.Günümüzde tarihi önemini pekiştirir halde, kapitalizmin tüketim alışkanlıklarına, restoran,klüp ve otellere ev sahipliği yapıyor.
Vaclav Meydanı geçmişte at pazarı olarak kullanılırmış.1989 yılında, Kadife Devrimle sonuçlanan öğrenci gösterileri bu meydan da başlamış.Kominizm yıkılırken toplanılan, kutlamalar yapılan meydan yine burasıymış.Meydan deniliyor ama aslında küçükcük bir alan burası.Orta yerinde de Aziz Vaclav heykeli ile komünizm döneminde öldürülenlere ithafen yapılan anıt bulunuyor.Günümüzde tarihi önemini pekiştirir halde, kapitalizmin tüketim alışkanlıklarına, restoran,klüp ve otellere ev sahipliği yapıyor.
Eski Şehir (Mala Strana)
Bölge, 10. yy.dan 14.yy’a kadar Orta Avrupa’nın en popüler
yerleşim yerlerinden biriymiş.Dönemin önemli sanatçılarının bile bu bölgeden ilham aldıkları söyleniyor. Altın yaldızlar, kabartmalar ve heykellerle bezeli binalar ve hatta süslü püslü demir parmaklıklar , geçmişin anılarını yaşatan değerlere dönüşmüş.
Eski Şehir Meydanı(Staromestke Namesti)
Prag’ın kalbi aynı zamanda ana meydanı. Bana sorarsanız burası, her
ölümlünün göçüp gitmeden önce görmesi gereken yerlerden. Başlangıçta pazar yeriyken
zamanla etrafında evler,kiliseler ve bilimum binalar çoğalmış. Hala kullanılan
sokaklar ile çevrilerek kocaman bir meydana dönüşmüş.
Eski Şehir Meydanı, hep kalabalık... |
14.yy.da Belediye Sarayı 'nın tamamlanması ile çok daha prestijli hale gelmiş.Ünlü
astronom Tycho Brahe’nin mezarının içinde olduğu Tyn Kilisesi,Karel Üniversitesi,
Kinsky ve Colorado-Mansfeldsky Sarayları
gibi bu meydandaki her binanın başlı başına bir tarihi var. Binalar, kendilerine ithaf
edilen “ taştan mücevherler” unvanını sonunda dek hakkediyorlar.
Eski Şehir bölgesinde, 6 adet kilise
ve 1 şapel , 2 müze,7 adet anıt ve
tarihi yapı,1 tiyatro,3 saray bulunuyor. Meydanı çevreleyen tarihi taş sokaklar bile güzel.
Eski Belediye Sarayı
Prag’daki en çarpıcı binalardan
biri.Zaten meydana girer girmez tüm heybeti ile karşınıza
çıkıveriyor.Bitişiğindeki kule üzerinde, ünlü Astronomi Saati yer alıyor.Belediye binası, II.Dünya Savaşı sırasında büyük oranda hasar görmüş ve restore
edilmiş.Bugün turistik ziyaretlere açık, simgesel bir bir yapı.Binanın içi ve 69
m. yüksekliğindeki kulesi ücret karşılığı gezilebiliyor.
Prag’ın en popüler
yapılarından.15. yy.’da Belediye Sarayı’nın saati olarak sipariş üzerine
yapılmış.Rivayete göre, belediye yöneticileri saati öyle beğenmişler ki, benzerini başka yerde
tekrarlamasın diye yapan ustayı kör
etmişler.O da intikam almak için kollarını saat mekanizmasına sokarak intihar etmiş.Doğruluğundan emin olmasam da , bu hikaye saati daha da ilginç hale getiriyor. Saat sadece zamanı göstermiyor.Aynı zamanda ay ile dünyanın güneş
etrafında dönüşlerini ve burçların hareketlerini de gösteriyor.Asıl popüler olma nedeniyse, her saat başı sunduğu gösteri.İlk önce saatin solundaki ölümü simgeleyen
iskelet elinde tuttuğu ipi çekiyor,sonra üst kısımda yer alan 2 pencere açılıyor ve
12 havari yavaşça dönmeye başlıyor.Çanlar çalarken, saatin sol tarafındaki
Osmanlı figürü,sağ tarafındaki elinde ayna tutan kibir ve açgözlü tefeci
figürleri hareket ediyor.Gösteri, 10 dakika kadar sürüyor, her saat başı tekrarlanıyor ama hep çok
kalabalık.Saat yüksek bir kule üzerinde olduğundan gösteriyi yakın mesafeden
göremiyorsunuz, arkalarda ise video ve selfie çekmeye çalışanlar yüzünden
görmek zor.Sabah erken ya da akşam geç saatler gösteriyi izleyebilmek için daha
iyi tercih olabilir.Ya da bir sonraki gösteriyi beklerken, meydanı çevreleyen kafelerin birinde keyif yapılabilir.
Tyn Kilisesi'nin meydandan görünüşü ve meşhur kuleleri |
Tyn Kilisesi , Prag Kalesindeki Aziz Vitus Kilisesi ile aynı dönemlerde, 14.yy.'da yapılıyor. Ama halk için yapılan bir kilise olduğundan fazla süslü değil.Önündeki binalar nedeniyle, ikiz kuleleri ve kulelerin külahları dışında pek bir şeyi görünmüyor. Bizim seyahatimiz sırasında tadilattaydı.Kuleleri görmek ile yitindik.Ama Aziz Niklaus Kilisesi’nde prova yapan koroyu
izleyecek kadar şanslıydık.
Meydanın orta yerine duran anıt, Ortaçağ bağnazlığına baş kaldıran ve bu nedenle yakılan, ünlü Jan Hus Anıtı.
Jan Hus, Avrupa tarihinde önemli bir adam.Entelektüel ve soylu olmasına rağmen halk ile beraber otoriteye karşı isyan eden bir devrimci. Lakin 1915 yılında yapılan bu anıt pek sevimsiz.
Jan Hus Anıtı |
Jan Hus, Avrupa tarihinde önemli bir adam.Entelektüel ve soylu olmasına rağmen halk ile beraber otoriteye karşı isyan eden bir devrimci. Lakin 1915 yılında yapılan bu anıt pek sevimsiz.
Meydanın arka sokaklarını da keşfetmeli.Geleneksel Çek
yemekleri sunan sokak satıcıları, meşhur tatlısı tredelnik ve sıcak şarap,taze
bira alabileceğiniz tezgahlar, hediyelik eşya dükkanları, kafe ve pastaneler,
restoran ve pubları ile şehrin bu bölgesi yaşamaya değer.
Yahudi Mahallesi
Şehre Ortaçağ’da gelen Yahudiler her daim ayrımcılığa maruz kalmışlar.Şehir
dışında,çevresi duvarlar ile çevrili berbat durumdaki gettolarda
yaşamaya ve kollarına sarı bir şerit takmaya zorlanmışlar. Bu durum 1800’lerin
sonuna, kadirşinas hükümdar Joseph II., koşulları iyileştirecek önlemler alana
dek devam etmiş.Küçücük bir alanda bir zamanlar 50.000 kişi yaşadığına inanmak zor.Sokaktan sadece geçerek bile bu dar ve rutubetli alanda çok zor koşullarda yaşadıklarını anlıyorsunuz. Asıl ilginç olan ise, Hitler’in Bohemya’yı ele geçirmesinden sonra
Yahudi’leri toplama kampına göndermesi ama yaşam alanlarına hiç dokunmamış
olması.Bu bölgeyi ve binalarını, yok ettiği insan ırkının, bir zamanlar
yaşadığı ilginç yerleşim yerleri olarak anıtlaştırmayı düşündüğü
söyleniyor.Yani nesli tükenmiş bir canlı türünün kalıntılarının sergilenmesi
gibi düşünün.Neyse ki Hitler amacına ulaşamadı ve bu canavarca planı gerçek
olmadı.
Eski Yahudi Mezarlığı |
Yahudi Bölgesi’nde bugün geleneksel
kıyafetleri ile gezenleri görmek mümkün.Bölgede hala sessizlik, tedirginlik ve kasvet hakim. Biz ,
Eski Şehir bölgesinde kaybolmuşken kendimizi bir anda Yahudi Mahallesinde
bulduk.Önce dar bir sokak çıktı karşımıza.Birkaç küçük tezgah ve bu
tezgahlarda sergilenen geleneksel eşyalar, hediyelikler ve hüzün ... Sokağın sonunda ise mezarlık ve sinagog görünüyorAncak filmlerde görebileceğiniz üst üste yığılmış, yosunlu
mezar taşlarından oluşan korkutucu bir mezarlık... Ancak detaylı bir gezi yapmak için bilet almak
gerekiyor.Bilet fiyatının ise, Prag’daki diğer ören yerlerine girişten daha
yüksek olduğunu belirtmeliyim.
Eski Şehri , Küçük
Mahalle (Mala Strana) bölgesine Karluv Köprüsü bağlıyor.Charles Bridge, Karl
Köprüsü gibi isimlerle de anılan köprünün asıl ismi Karluv Most. Vltava Nehri
üzerindeki köprü 520 m. uzunluğunda ve 10 m.genişliğinde olup yapımına 14. yy.’da
başlanmış.Ne savaşlar, ne yıkımlar, ne kıyımlar görmüş.17.yy.’da üzerine
yerleştirilmeye başlanan 30 heykel ile köprü,uluslararası üne kavuşmuş.Ancak
heykeller tahrip olmaya başlayınca replikaları ile değiştirilen orginalleri , Lapidarium
kaldırılmış.
Köprü girişinden başlayan kalabalık, zaman zaman yürümenize
engel oluyor.Heykeller orijinal olmasa da görkemli ve etkileyeci.Çoğu Hristiyan
alimleri, aziz ve azizelerini anıtlaştıran heykellere turistlerin ilgisi çok
büyük. Bir kısmının altında dua ediliyor, dilek tutuluyor, bol bol fotoğraf
çekiliyor, hatta dokunmaktan aşınmış,heykelleri görmek mümkün. Ayrıca hediyelik
eşya satıcıları ve sokak müzisyenleri ile köprü epey eğlenceli bir hale gelmiş.Kadife Devrin öncesinde, muhalif öğrencilerin buluşup sohbet ettiği belki de örgütlendikleri köprü, bugün turistik bir ikon.Öylesine yürüyüp
geçemeyeceğiniz, büyüleyici, nefes kesici ...
Petrin Tepesi
Charles Köprüsü'nden Küçük Mahalle'ye giriş |
Petrin Tepesine çıkmak için, Küçük Mahalle bölgesinde Ujezd
Caddesi istikametinde yürümek gerekiyor.Tepeye çıkmayı sağlayan feniküler, Kinsky Parkı içinde,
tabelaları izlemek yeterli. Tepeye doğru yürümek mümkün ancak oldukça dik
bir yokuştan yukarı çıkmak gerekiyor.Finiküler için duraktaki makinelerden ister kredi kartı
isterseniz nakit olarak kolayca bilet alınabiliyor. 90 dk geçerli biletin ücreti 32 CZK.
Petrin Tepesinde; Gözlem Kulesi, Aynalar Labirenti, Aziz
Laurentius Kilisesi,Stefanik Gözlemevi,Açlık Duvarı,Strahov Manastırı ve
muhteşem bir parkı var. Bizim ilk durağımız Petrin Kulesi.
Eyfel Kulesi örnek olarak yapılmış, 60 m. yüksekliğinde bir
gözlem kulesi. Tepenin yüksekliğinin de yaklaşık 300 m. olduğunu düşünürsek, muhteşem Prag manzarası bizi bekliyoruz diyebiliriz. Kuleye çıkış ücreti 150 CZK. Asansör kullanmak isterseniz 60 CZK daha ödemeniz
gerekiyor. Bence asansör kullanın, zira kuleyi dışarıdan saran 299 basamağı
çıkmak hiç kolay değil. Ama manzara herşeye değer.
Petrin Tepesinden aşağıya doğru,tabelaları izleyerek
yürüdüğünüzde Strahov Manastırına ulaşıyorsunuz. Strahov Manastırı, 12.yy’dan kalma, Meryem Ana
Kilisesi, Edebiyat Müzesi, Barok Kule, Yemekhane binası, Kütüphane ve bir iç
avludan oluşan nispeten küçük bir kompleks.Prag’lılar Mozart’a bayılıyor.Vakti
zamanında Mozart’ın çaldığı org da bu manastırda.Kilisenin
batı cephesindeki heykeller kadar,
kabartmalar ve hatta renkler bile göz alıcı.Bizim seyahatimiz sırasında Meryem Ana Kilisesi kapalıydı. İçeriye giremesek bile, avluyu
geziyor, binanın etrafında dolaşarak , görsel şöleni izliyoruz.
Kütüphane girişi, manastırın dışında farklı bir kapıdan. Ama
ne kapı! Bu ihtişamlı ahşap kapıyı el
yordamı ile itince karşınıza 80 yaşlarında bir hanım olan gişe görevlisi çıkıveriyor. Giriş ücreti 120 CZK. Fotoğraf çekebilmek için ayrıca 50
CZK daha ödüyorsunuz, kolunuza sarı bir sticker yapıştırıp rahat rahat fotoğraf
çekmenize izin veriyorlar.(Kütüphane pazartesileri kapalı, aman dikkat!!! ) Bakımsız
beton merdivenlerden 2 kat çıkıca müze girişine ulaşıyoruz. Burada yine 80’li
yaşlarında, şık giyimli çalışanlar karşılıyor ve ziyaret kurallarını anlatıyor,
elimize müzenin tarihi ve önemini anlatan bir A4 kağıdı tutuşturuyorlar.
Teoloji Salonu ve Havari Yuhanna |
Strahov İncili |
Strahov Kütüphanesi, Felsefe ve Teoloji Salonları ile ana koridorda sergilenen değerli eşyalar ve koleksiyonlardan oluşuyor.Tahmin ettiğimden daha küçük bir alan olsa da burayı gezmek, anlamak ve özümsemek için epey zaman harcamımız gerekti.
- Salonlardaki ahşap raflar, kitapların dizilişi,
- Ahşap parkeler ve yan yana dizilmiş sandalyeler,
- Tavandaki freskler,
- Teoloji Salonundaki, 17.yy.’dan kalma astronomi küresi ve Havari Yuhanna Heykeli,
- Koridorda sergilenen,Strahov İncili (aslı 9.yy’dan kalma,sergilenen ise kopyası)
- Ve diğer çeşitli eserler (el yazması İncil örnekleri, bir mumya ya da orginal mobilyalar vb…) ile deniz seferlerinde el geçirilmiş çeşitli canlılara ait örnekler de görmek mümkün.
Strahov Kütüphanesi, Prag’da muhakkak görülmesi gereken
yerler listesinde.Binanın kendisi bir yana, barındırdığı eserlerin şahaneliği
ve kalabalık olmaması bence en önemli etken.Bir de çıkışta hemen karşıda yer
alan Velka Klasterni'de soluklanıp, bira ve gulaş ile gastronomi deneyimi yaşayacak
olmak çabası.Prag yeme-içme rehberi için burayı tıklayabilirsiniz.
Charles Köprüsünde ilerlerken , karşı tepede gözünüze çarpan
devasa kale ve içinde süzülen yeşil kubbeden gözünüzü alamıyorsunuz.Şehre
tepeden bakan bu görkemli bina 9. yy.’da kurulan Prag kalesi.Ulaşmak için
Charles köprüsünü geçtikten sonra tabelaları izleyerek yürümeniz yeterli.Mükemmel
Seyahati Planlamak yazımı okuduysanız, şu aşamaya gelen dek çevrim dışı bir
harita yüklemişsinizdir. Prag’da gezilecek yerler merkezi noktalarda ve
tabelalar yönlendirse de çevrim dışı bir harita kullanmak güven veriyor.
Eski kale merdivenlerinden yorula,dinlene çıkıp giriş kapısına
ulaşıyoruz. Savaşlara, yıkımlara, yangınlara göğüs geren eski merdivenler,
surlar ve kuleler, tarihine sahip çıkan Çek Cumhuriyet’inin iftihar kaynağı olmalı. Girişte
resmi üniformaları polisler tarafından arama yapılıyor.Kalenin birkaç girişi
var giriş-çıkış kapıları farklı. Polis kontrolünün bir nedeni de , başbakanlık
ofisinin burada olması.
Başbakanlık Ofisi,Heykelli Kapısı ve Nöbetçiler |
İçinde Lobkowicz Sarayı,Aziz Vitus Katedrali, Aziz Geroge Bazilikası,Resim
Galerisi , Kraliyet Bahçeleri, ve bir kısmı Başbakanlık ofisi olarak kullanılan
Kraliyet Sarayı devasa avluyu çevreliyor.Tüm haşmeti ile, semaya dek uzanan
Aziz Vitus Katedrali buraların yıldızı olmalı.
Gördüğüm en görkemli katedral olmasa da bu civarın en etkileyici yapısı.İnşasına 14.yy.da başlanıp, 19.yy.a dek ekleme ve restorasyonlarla
bu güne dek gelmiş.İlk göze çarpan:
19.yy.a dek kilisenin ana giriş kapısı olarak kullanılıyormuş.Bugün sadece özel günlerde açıldığı söyleniyor . Kapı başlı başına “sanat eseri”. Ama kapının üst kısmındaki mozaik (Son Yargı ) de görülmeye değer.Kapının 3 adet gotik kemeri bulunuyor. Kemerleri destekleyen tonozlar ise 14.yy.da yaşamış, dönemin çok ünlü mimarı “Peter Parler “ tarafından yapılmış. "Kapısı böyle ise kendisi nasıldır acaba? “ diye düşündüğünüzden eminim.Biz de aynı düşüncelerle giriyoruz kiliseye.Giriş ücretli değil, ancak sadece konuklara ayrılan belirli kesimleri görebiliyorsunuz.Kilisenin tamamını gezmek için bilet almak gerekiyor.
İlk göze çarpan, “Gülpencere” ismindeki daire şeklindeki
vitray oluyor.Katedralin tamamını çevreleyen vitraylar, Çek Vitray sanatının en önemli
eserleriymiş. İç mekana sağladıkları ışık ve üzerindeki anlatımlarla, vitrayları
izlemek ruhani bir huzur veriyor.
Kilisenin iç kısmını kapsayan Gotik tonozlar hemen
dikkatinizi çekecektir.Bu katedralde yapılan taç giyme törenlerinin anısına
M Aziz Vitus Katedrali ‘nde, tek anlam
veremediğim elektronik mumlar oluyor. Ödeyeceğiniz para karşılığında 10- ile 20
dk arası yanan, elektronik mumların, evrensel bir gelenek haline gelen ve aslında
derin anlamları olan “mum yakma” törenine saygısızlık olduğunu düşünüyorum.Mozart’ın bir opera bestelediği söyleniyor. Freskleri, vitrayları, heykelleri
ve kabartmaları ile tarihi bir film sahnesini andıran
Katedralin kendi kadar ünlü”Çan Kulesi”nden sesler yükselirken kaleden ayrılıyoruz.
Başbakanlık ofisinin de burada olduğunu söylemiştim.Haliyle
giriş kapısında nöbet tutan üniformalı askerler var.Saat başı, resmi tören ile
askerler nöbet değişimi yapıyor.Şanlıyız, biri kadın olan 4 askerin çalan
marşlar ve çan sesleri eşliğinde tamamladıkları törenin şahidi oluyoruz.
Kaleye giriş ücretli değil. Ancak kilise ve sarayları gezmek
için bilet almak gerekiyor.Birkaç çeşit bilet satıyorlar. Altın Yol (Golden
Lane) gezisini de içeren en kapsamlı bilet 350 CZK. Fotoğraf çekmek için 50 CZK
daha ödemek gerekiyor.
Parke taşlı, ağaçlıklı sokakta bir zamanlar Malta
Şövalyeleri’ne ait bir manastır varmış.Tam karşısında Fransa Büyükelçiliği olan
manastırın duvarı, 1948’de koministlerin tutuklanmasını protesto edenler tarafından
kullanılmış.Kullanılmış derken şiir , şarkı sözü ya da çeşitli metinler
yazılıyormuş. Duvarın, Fransız Büyükelçiliği’ne yakın olduğu için seçildiği
söyleniyor. Polis ile çatışma olursa büyükelçilik tarafından müdahele edileceği
düşünülüyor.Duvar, zaman içinde çeşitli
protestolara eşlik ediyor.John Lennon’un
öldürülmesi ile, duvara devasa bir Lennon resmi çiziliyor ve her türlü
şiddet,n, cinayetin protesto sembolü haline geliyor. Bu geçmişi bilmeden John Lennon duvarını ziyaret ederseniz, anlamsız, grafitti karmaşasıyla dolu, önünde
fotoğraf çekmek için sıra bekleyen onlarca turistin beklediği, sıradan bir duvar
görürsünüz.Oysa bu duvar, bu sokak, bu kocaman ağaçlar, yıllardır sadece barış
ve özgürlük için mücadele edenlerin anısını yaşatıyor.Günümüzde, efsanevi
Lennon resmi, onlarca renkli graffiti ve
şiirlere kapanmış, artık görünmüyor bile.Ama Lennon, misyonunu layıki ile
yerine getirmiş.
Imagine there’s no countries,
It isn’t hard to do.
Nothing to kill or die for,
And no religion too,
Imagine all the people ,
It isn’t hard to do.
Nothing to kill or die for,
And no religion too,
Imagine all the people ,
Living on the peace…
Şehrin bu bölgesi huzur dolu.John Lennon Duvarına doğru
yürürken geçtiğimiz Malta Meydanı ve civarı bir zamanlar en varlıklı kesimin oturduğu mahallelermiş.Meydanı
süsleyen Vaftizci Yahya Heykeli’inden , Barok Saraylara,müzelere, taş sokaklara, çiçek açmış ağaçlara dek zengin
geçmişini hala koruduğunu söyleyebilirim.
Az ileriden gelen klasik müzik sesini takip ederek, Şeytan
Deresi kıyısında ulaşıyoruz. Vltava ‘nın bir kolu olan derenin üzerinde bir
zamanlar faaliyette olan değirmenleri görüyoruz.Bu bölgeye
“Prag’ın Venedik’i “ deniyormuş.Ne çok Venedik varmış diye düşünüyorum,
Colmar’da, Bologna’da, Bruges’de hatta Bakü’de...
Üzerindeki küçük köprülerden, dere kenarında sağlı sollu
uzanan evleri izliyoruz. Çevremizde köprü parmaklıklarına takılan kilitlerle
dilek dileyen çiftler ve onları fotoğraflayan meraklı turistler
dolaşıyor.Grafittiler, Lennon Duvarından taşmış, kaldırımları süsleyen minik bir
kedi, asi bir çiçek figürü dikkat çekiyor.
Şeytan Deresi ve Tarihi Değirmenler |
Anlattığım bu bölge, Kampa Adası.
Şehre veda etmek için
tercih edilecek en güzel yer.Kampa’nın büyüleyici atmosferi sayesinde ne turist
kalabalığını, ne turisti kazıklamaya çalışan esnafı, ne Prag’lıların literatüre
girecek kadar kaba saba hallerini ne de durmadan yağan yağmuru ve soğuk havayı
düşünmüyorsunuz.
Prag’dan sadece huzur ile ayrılıyorum.
Ve O’nu yeniden görülmesi gereken şehirler listeme ekliyorum.
Prag Seyahat Rehberi için burayı tıklamayı unutmayın.
Ve O’nu yeniden görülmesi gereken şehirler listeme ekliyorum.
Prag Seyahat Rehberi için burayı tıklamayı unutmayın.
prag !! Gördüğüm en güzel şehir....
YanıtlaSilGüzel ve etkilyeci Prag !!!
Sil