Yıllar önce Milano’da bir kafede, kahvaltı için aldığımız
kruvasanların yanında kafe latte siparişi vermiştim. Sadece “latte” derseniz sadece süt geliyor,
zira latte İtalyan’ca süt demek. Tecrübe ile sabittir, hem de Livorna’da tam da
limanın karşısındaki kafede edinilen bir tecrübe. Kafe latte istemişim ama kafenin sahibi ve her şeyi amcam bana kendisine hakaret
etmişim gibi bakıyor.Bir yandan kahveleri hazırlıyor bir yandan da yarı İtalyanca
yarı İngilizce ama daha çok Tarzanca latte hakkında atıp tutuyor. Yok
bebekmiymişim, İtalya’da bebekler içermiş bunu, kruvasan yanında espresso macchiato
içmeliymişim hiç olmazda cappuccino vs.. Bu arada dükkan dolup dolup
boşalıyor, amcam bir yandan fırçasını atarken bir yandan kruvasan ve espresso macchiato severlere hizmet ediyor. İtalyan’ların kahveyi hüpletme süreleri otuz
saniye , bunun yirmi beş saniyesi şeker atıp karıştırmakla geçiyor, kahvaltıya
ayırdıkları toplam süre ise iki dakika.
Ben o gün, agresif İtalyan baristanın nasihatlerini
önemsemedim.Uzun bir süre latteye devam ettim.Çünkü İstanbul’da olduğu gibi
dünyanın her yerinde malum kahve zincirlerine ulaşmak çok kolay. Aramadığınız
yerlerde karşınıza çıkıveriyorlar.Lakin bu kahvecilerde americano ya da filtre
kahve içmek yürek ister. Çok kavrulmuş çekirdeklerden mi , endüstriyel
makinelerden mi yoksa bekleme sürelerinin uzun olmasından mı bilmem ama kahveler sert ve acı. O kadar para verdikten
sonra kim zehir içmek ister ki?
Hikayenin mutlu sonunda 3.dalga kahve ile tanışıyorum. Artık
Vedat Milor’da yazdığına göre latte içmiyoruz, Milor böylece hanım kızlarımıza
ilişki yönetmine dair önemli bir ders da veriyor. Zira kahve kültürü entellektüel birikim de gerektiriyor.Artık İstanbul, Ankara ,
İzmir gibi büyük şehirlerde çok sayıda ,
Anadolu’nun pek çok kentinde ise tek tük
olsa da 3.dalga kahveciler bulmak mümkün.
3.dalga kahve ile ilgili daha fazla
bilgi almak isteyenler bu linki tıklayabilirler.
Gelelim Berlin’e.Bizim yeni keşfettiğimiz 3.dalga kahve
akımı Berlin’de zirve yapmış, sınıf atlamış
okeye dönüyor.Malum, öğle saatlerinden itibaren lezzetli biralardan içen Alman halkını ve onlara özenen turistleri ayıltacak
kaliteli kahveye ihtiyaç var. Berlin’de bu
ihtiyacı karşılayacak pek çok mekan bulunuyor.Ama ben kendi
deneyimlerime dayanarak en iyilerini yazdım. Berlin’e yolunuz düşerse bu kafelere
uğrayın ama uğrayamazsanız da üzülmeyin, bu şehirde kötü kahve yok.
THE VISIT
Bence Berlin’deki en iyi kahveci. Türk’lerin yoğun olduğu
aynı zamanda ünlü hipster semti Kreuzberg bölgesinde ve sahibi de genç bir
Türk. İşinin başında, temiz ve iyi giyimli, kibar biri. Kahvelerini mekanın arka
tarafında kendileri kavuruyor ve taze çekilmiş çekirdekleri kullanıyorlar. Kahvelerin
çekilip depolandığı kısmı camların ardından görüyor, yapılan işlemleri
izleyebiliyorsunuz
Burası tertemiz bir kafe. Üniversite kantini konseptinde , dilerseniz özel tasarım olduğu
belli masa ve sandalyelerde dilerseniz basamak şeklinde dizayn edilmiş bölümde
rengarenk minderlerde oturabiliyorsunuz. Türk kahvesi ve Türk çayı da
bulabileceğiniz bu kafede lezzetli pasta ve sandviçler de var.Benim tercihim Güney Amerika çekirdekleri ile hazırlanan ve Kalita ile demlenen filtre kahve oluyor.
BONANZA
Bazen Visit ile Bonanza sıralamada kafamda yer
değiştiriyor. Hangisinin daha iyi olduğuna karar vermek zor. Tüm kriterler aynı
olsa bile Visit, sahiplerinin Türk olması nedeniyle benim için 1-0 önde.
Bonanza’da Kreuzberg bölgesinde. Tuğlalardan örülmüş eski
fabrika binalarından birini kafeye dönüştürmüşler. Kendisi gibi kırmızı tuğlalı
ve yeşil pencereli binaların baktığı geniş bir avlusu da var.Bonanza, aynı zamanda büyük
bir üretici.
Web sitelerinde, sürecin kahve bitkisini doğrudan üreticiden,
tarladan almayla başladıklarını belirtmişler.Fair Trade kahve kullandıklarını
vurguluyorlar.Kahve deposunu ve kavurmaların yapıldığı makilenelerin yer aldığı
üretim tesisi, kafenin arka tarafında yer alıyor. Bu kısımda barista eğitimleri
de veriliyor, work shoplar da yapılıyor.
Bonanza Kafe Girişi |
Bonanza’nın kahvelerini Almanya’daki pek çok kafe kullanıyor. Mağazanın içinde
çekirdek ve kahve ekipmanları ve aksesuar satışı da yapıyorlar. Hazırladıkları
kahvelere gelince, tek kelimeyle mükemmel. Kahve yanısıra birkaç çeşit kruvasanları var. Kahvaltı için
iyi bir alternatif olabilir, taze demlenmiş bir fincan Etiyopya yanında
bademli, elmalı ya da somonlu kruvasan.Guten Appetit!!!
THE BARN
Yine kahve bitkisinin temininden başlayan süreçlere sahip
bir kafe. Barn’nın kahveleri de ülke çapında kullanılıyor. Konseptleri farklı altı mağazaları var.Ben Auguststasse’deki mağazaya gittim. Mekan
çok küçük, merkezi bir noktada ve çok popüler olduğu için de kalabalık, şehrin
tüm hipsterları oradaydı. İçerideçürümeye yüz tutmuş tahta masalar ve
pencere önünde tabureler var. Dışarıda da minik bir bankta oturabiliyorsunuz. Çok
lezzettli görünen pastaları da vardı ancak kahve içmekle yetindim. Güzel ama
mükemmel değildi. Ayrıca mekanda tuvalet olmaması ve asık suratlı personeli
puan kaybettirdi.
FIVE ELEPHANT
Artık çekirdekti, tarlaydı,süreçti konusuna girmiyorum.Bu süreç, 3.dalga kahvenin olmazsa olmazı.Bu konudaki yazımı okduğunuzı varsayıyorum. Five Elephant ‘ta bu konuda hassas üreticilerden. Biri Kruezberg’de olmak üzere iki
mağazası bulunuyor. Ben Mitte’dekine gitmiştim. Küçük görünen ama içeriye doğru
derinleşen bir oturma alanı var. Masalar,sandalyeler küçücük. Kahve almak için
sıraya girmeniz gerekiyor.Sadece kahve değil ilginç çay çeşitleri de var.Yine
popüler bir mekan olduğu için oturacak yer bulmak zor, bulsanız da ortam
gürültülü. Pek çok kişi mekanın dışında kahvesini yudumlayıp sosyalleşiyor.Bu
arada kahve için sırada bekleyip sıra bize gelince kahvenin bitmesi de hoş oldu. Yenisini demlemelerini bekledik. Çünkü Almanya’da böyle şeyler çok
normal. "Yoğundu ve kahve bitti " diyorlar, “sen benim kim olduğumu biliyor musun”
masalı burada polis ile bitiyor.
EINSTEIN KAFE
Almanya’nın Kahve Dünyası diyebilir miyiz? Bence
diyebiliriz. Berlin’nin dört bir yanında Einstein Kafe bulmak mümkün. Kahveleri
kaliteli, mekanlar temiz, çalışanlar sıcakkanlı.Özellikle turistik bölgelere ve
kalabalık caddelere konuşlandıkları için
dinlenmek, atıştırmak, interneti kullanmak ve malum ihtiyaçları gidermek için
iyi bir tercih. Kahveleri de eh işte.
Berlin’de iyi kahve içmenin kısa hikayesi.
Keşfettikçe
paylaşmaya devam edeceğim.
Şimdilik bilinmesi gerekense :” Berlin de kötü kahve
yoktur, iyi kahve ve daha iyi kahve vardır.”
Çok güzel bi yazı olmuş. Gitmicek olsamda merakla okudum 😄
YanıtlaSilBelki de gidersiniz :)
SilBelki yolumuz düşer hayat belli mi olur teşekkürler.
YanıtlaSilGider de benim önerilerimi denerseniz, yorumlarınızı beklerim :)
Silİnşallah sanem hanım gidersem tabi ki neden olmasın saygılar.
SilBerlin’e gitmek nasip olursa inşallah sayrnizde bir çok yer öğrenmiş oldum. Bir kahvesever olarak the barn dikkatimi çekti
YanıtlaSilGiderseniz fikrinizi muhakkak yazın bana, sevgiler
SilBarn ve Einstein favorilerimdendi.. Hele Barn ah burnumda tüttü şuan.
YanıtlaSilBu arada ben Ezgi
Sevgiler :)
Yine gittim, yine içtim, ayıp ettim biliyorum:)
SilÇok faydalı bir bilgilendirme olmuş teşekkürler.
YanıtlaSil