İnsanoğlu, yüz yıllarca daha güvenli, daha sıcak, suya daha
yakın, daha bereketli vb… topraklara ulaşmak için yer değiştirip
durmuş.Bu uğurda savaşıp dağları aşmış, çölleri, denizleri geçmiş. Önüne çıkan
her engelle yılmadan mücadele eden insanlığın tek amacı ; “hayatta kalabilmek” miş.
Modern dünyada ise; bu cesur,gözü kara türün çok değiştiğini söylemek
mümkün.Özellikle bizler, büyük şehirlerde ve binaların arasında sıkışıp kalan
bizler, cesur atalarımızın aksine farkında olmadan esaret altındayız.
Hayatımız iş ve ev arasında, anlamsız yollarda geçiyor. Yolcukluk bir
saaten kısa sürerse “ şanslı” , bir-iki saat arasındaysa “eee normal” diyoruz.
Artık evler, her türlü lüksün olduğu devasa binalarda ; ebeveyn banyolu, full
ankastre , fransız balkon , italyan mutfak , laminant parke ve otoban manzaları
açılmayan pencerelerimizin arkasındayız.Sabah gün ağarmadan uyanıp, bol şeritli
otobanlarımızda yol alıyor, çift kaşarlı tostumuzu yiyip, gün ışığı girmeyen
ofislerimizde çalışıyoruz. Çalışıyoruz ve daha çok çalışıp evin kredisini,
arabının taksidini, çocuğun okul parasını ödemek için çabalıyoruz. Hafta
sonları hep beraber popüler AVM lere gidip, hiç ihtiyaç yokken Çin malı
kıyafetler alıp, kredi kartına taksit yapıyoruz . Sonra belki bir fast food
zincirinde yemek belki kalitesiz bir film , bol sütlü kremalı bir kahve…. Beyaz
yaka gittikçe boynu sıkıyor, fark edildiğin de çoooook geçmiş oluyor.
Bu noktaya nasıl geliyoruz ?
Mesela; kaçımız
ailemizin onaylamadığı bir meslek seçebildik? Kaçımız genetik mühendisliği
okuyup iş bulabildik?Kaçımız makine mühendisi olup buluş yapabildik? Hani
dünyayı değiştirecektik?
Peki ya münasip bir eş seçerken, kaçımız konu komşu, eş dost akraba ne der diye
düşünmedik?
Üniversitede saçlarını
kazıtıp dövme yaptırmış kızlar; kına
gecesinde bindallı giyip “yüksek yüksek tepeler”de ağlamadık mı?
İngiltere’de
master yapıp, düğün salonunda yaş pasta-limonata konseptinde evlenen birini
tanımadız mı hiç?
İlber Hoca söyleyene dek, evlilik öncesi mobilyacı gezmenin
anlamsızlığını kaçımız fark etmiştik?
Tüm bunlar; gelişmekte olan sevgili, yalnız ve güzel ülkemden
örnek insan manzaları. Kendimize ait olmayan bir hayatı, zamanın hızla
geçtiğinin farkında olmadan yaşıyoruz.
İşte tam da bu yüzden “ GEZMEK DEVRİMCİ
BİR EYLEMDİR” diyorum.
Çünkü Gezmek:
Farketmektir : Dünyada başka bir sürü ülke, bir sürü millet
ve din ve dil ve başka bir sürü şey olduğunu ve
kendisinin koca dünyada bir zerre kadar yer kaplamadığını…
Öğrenmektir: Farklı kültürleri, tarihi, sanatı,
antropolojiyi, coğrafyayı, matematiği ve başka bir sürü şeyi öğrenip
,öğrendiklerini paylaşabilmektedir.
Zenginliktir: Görmek,
tanımak, diğerlerini anlayabilmektir. Rengi, dili, dini başka bir çocuğun
acısını da sevincini de hissedebilmektir.
Çünkü Gezmek:
Aslında çok şey söylemek mümkün mümkün.
Ama en önemlisi , “Yola çıkınca yol açılır “ …
Çıkılacak çok yol, gidilecek çok yer, görülecek çok şey
olması dileği ile…
Gezmek, devrimci bir eylemdir. |
Yorumlar
Yorum Gönder